BURAYA S?TEN?ZE A?T BANNER YADA YAZILAR YAZAB?L?RS?N?Z...

Www.EndlessGenclik.Com

 
 
» Ana Kategoriler
Allah (c.c)  
 Ehli-Beyt (a.s)  
 Kur'an-i Kerîm  
 Peygamberlerimiz
Reddiyeler  
 
» Kuran-ı Kerim Bölümü
 Kuran-ı Kerim Öğreniyorum
 Kuran-ı Kerim Dinle
 Kuran-ı Kerim ve Bilim
 Kuran-ı Kerim Tefsirleri
 Kuran Bir Mucizedir
 
» Hz. Muhammed (s.a.a) Hayatı
 Mekke Dönemi  
 Medine Dönemi  
 Güzel Ahlakı  
 
» On İki İmam (a.s)
 Hz. Ali
 Hz. Hasan
 Hz. Hüseyin
 Hz. Zeynel Abidin
 Hz. Muhammed Bakır
 Hz. Caferi Sadık
 Hz. Musa Kazım
 Hz. Ali Rıza
 Hz. Muhammed Taki
 Hz. Ali Naki
 Hz. Hasan Askeri
 Hz. Mehdi
 
» Mezhebler Bölümü
 Şia Mezhebi
 Caferi Mezhebi
 Hanifi Mezhebi
 Şafi Mezhebi
 Diğer Mezhebler
 
» İlmihal Bölümü
 Namaz
 32 Farz
 54 Farz
 Nasihatler
 Oruç
 Hac
 Zekat
 Nazar
 Cinler
 Abdest
 Teyemmüm
 Diğer
 
» Genel Kategoriler
İslam Alimleri
 Hz Muhammed (s.a.a)
Kısas ve Öyküler
Sağlık Bilgileri
Gençlik
Boykot
 
» İçerik Gönder
Haber Ekle
Dosya Ekle
Yazı Ekle
Köşe Yazısı Ekle
Resim Ekle
Video Ekle
Z Deftere Yaz
 

ehlibeyt-mektebi

158

İmam Zeynulabidin (a.s) Kısaca Hayatı
 
 
İmam Zeynulabidin, Hicret’in 38. yılında Medine-i Münevvere’de dünyaya gelmişlerdir.

11/01/2010
 

İmam Zeynulabidin (a.s) Kısaca Hayatı ve Şehadeti İmam Zeynulabidin, Hicret’in 38. yılında Medine-i Münevvere’de dünyaya gelmişlerdir. Künyeleri “Ebû Muhammed”, lâkapları “Zeynulabidin (İbadet edenlerin bezentisi), Seyyidu’s Sâcidin (Secde edenlerin ulusu)” ve “Zü’s-Sefenât”tır. Fazla secde etmeleri dolayısıyla mübarek alınlarında, dizlerinde meydana gelen sertlik yüzünden bu lâkapla anılmışlardır. “Seccâd” yani çok secde eden sözü de lâkaplarındandır. İmam Zeynulabidin’in 11 erkek, 4 kız olmak üzere, 15 evlâtları olduğu rivayet edilmiştir. Soyları oğlu İmam Muhammedu’l Bâkır’dan yürümüştür. İmam Zeynulabidin’in oğlu İmam Muhammed Bâkır, babası hakkında naklettiği bir rivayette söyle buyurmuştur: “Babam İmam Zeynulabidin hep iyilik yapmaktan zevk alırdı. Allah’a karşı şükranını ifade etmek için; bir iyilik gördüğü zaman, Kurân-ı Kerîm okurken «Secde» ayeti gelince, bir kötülükten kurtulunca, iki kişinin arasını bulunca, bir zorluğu atlatınca, mutlaka şükran secdesine kapanırdı. Bunun için kendisine «Seccad» adı verilmiştir.” İmam Zeynulabaidin, babası İmam Hüseyin’in Kerbelâ’da şehâdetlerinde çocuk yaşta ve hasta olduklarından dolayı, Hz. Hüseyin onun savaşa girmelerine müsaade buyurmamışlardı, çünkü nesilleri ondan devam edecekti. Hz. Zeynulabidin son derece iyi yürekli, sakin yaratılışlı idi. İlim sahasında ise, erişilmez bir derecesi vardı. Hayatını iyilikler yapmak, okumak ve ibadetle geçirmiştir. Hz. Zeynulabidin, sık sık Kerbelâ hadisesini hatırlar ve kendini tutamaz uzun uzun ağlardı. Böyle kendisini harap edercesine ağlamamasını söyleyenlere şu cevabı verirdi: “Hz. Yakup, on iki oğlundan birini kaybedince ağlamaktan gözlerine ak düştü. Görmez oldu. Hâlbuki kaybolan oğlu Yusuf sağ idi. Ben ise «Ehlibeyt»ten bütün yakınlarımın şehit düştüklerini gördüm. Bunların acısını yüreğimden nasıl çıkarabilirim?” İmam Zeynulabidin (a.s) İmam Zeynulabidin de, ataları Emîrü’l-mü’minîn gibi, geceleri taşıyabildikleri kadar yiyecek, odun vs. yüklenirler, kapı kapı dolaşıp yoksulların evlerine giderler, onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlardı. Bu sırada kendilerini tanımasınlar diye yüzlerini kapatırlardı. Yoksullar kendilerine yardım edenin Hz. İmam Zeynulabidin olduğunu, ancak onun Hak’ka yürümesinden sonra anlamışlardı. Hz. İmam Zeynulabidin ailesine; “Kendilerine başvuran herkese mutlak suretle yardım etmelerini” emretmişti. Hâlbuki kapıya gelerek sadaka isteyenler arasında, böyle bir yardıma hakikaten müstahak olanlar olduğu gibi, pek tabii olarak müstahak olmayanlar da vardı. Fakat Hz. İmam böyle bir ayırım yapılmasına razı olmuyordu; “Kapıya gelerek el açan herkese mutlak suretle yardım yapılmasını” istiyordu. Bir gün ailesinden biri; Hz. İmam Zeynulabidin’e; “Belki de bu gelenler arasında yardım görmeğe hiçbir şekilde hak kazanmamış kimseler de vardır. Bunlara yardım etmekle, asıl yardıma muhtaç kimselere yardım yapmamak veya daha az yardım yapabilmek zorunda kalıyoruz. Acaba her başvurana mutlaka yardım etmemiz yolundaki emrinizi geri alamaz mısınız?” dediler. Hz. İmâm Zeynulabidin şu cevabı verdi: “Kapımıza gelerek el açan herkese mutlaka elimizde olanı vermeliyiz. Müstahak olmadığını sandığımız kişilere de bir şeyler vermek lâzım gelir. Onun sadakaya muhtaç olup olmadığını siz nereden bileceksiniz? Olabilir ki; boş çevireceğiniz bir kimse, hakikaten sadakaya muhtaçtır.” Birçok kimseler halledemedikleri meseleleri halledebilmek için Hz.İmâm’a gelirler, çeşitli sorular sorarlardı. Hz. İmam Zeynulabidin, bunların hiçbirini tatmin olmamış bir halde geri göndermezdi. Sorularına mutlaka tatmin edici cevaplar verir, onları aydınlatırdı. Hz. İmam Zeynulabidin “Edeb”e fevkalâde riayet ederlerdi; yemeklerini yetimlerle yoksullarla yerler, çocuklara kendi elleriyle lokma sunarlar, yoksullara bir şey vermeden, onları doyurmadan yemek yemezlerdi. Halk, kendilerine büyük bir saygı gösterirdi; düşmanları, “Ehlibeyt’e” muhalif olanlar bile, karşılarında saygı göstermek zorunda kalırlardı. Kerbelâ faciasından sonra “Ehlibeyt” ile Şam’a götürülen Hz. İmam Zeynulabidin; mescidde, hatibin Ebû Sufyan soyunu övüp Hz. Ali ve Hz. İmam Hüseyin hakkında kötü sözler söylemesi üzerine Yezîd’e; “Benim de minberde Allah’ın rızasını elde edecek, meclis ehline ecir vermesine sebep olacak, birkaç söz söylememe müsaade eder misin?” buyurmuşlardı. Yezîd, müsaade etmek istememiş, fakat meclistekiler Hicaz ehlinin fesahatini duymak istediklerini söyleyip ısrar edince, müsaade etmek zorunda kalmıştı. Bunun üzerine Hz. İmâm Zeynulbidin, minberi teşrif buyurup Allah’a hamd-ü senâdan, Hz. Resûlullah’a ve “Ehlibeyt’i”ne salat-ü selâmdan sonra şu hutbeyi beyan buyurmuşlardır: “Ey insanlar, bize altı şey verildi ve yedi şeyle üstün edildik: İlim, hilim, cömertlik, fesahat, yiğitlik verildi ve müminlerin gönüllerine sevgimiz ihsan edildi. Seçilmiş Peygamber Muhammed bizdendir; onu ilk gerçekleyen, imanını ilk izhar eden Ali, Cafer Tayyâr, Allah’ın ve Resûl’ünün Arslanı Hamza ve bu ümmetin, iki torunu (Resûlullah’ın iki torunu soyunu sürdüren iki hayırlı ümmet mesabesinde olan oğulları) ve Deccal’ı öldürecek Mehdî bizdendir; bunlarla da herkesten üstün bir makam ihsan edildi bize. Beni tanıyan tanır; tanımayana da soyumu-sopumu haber vereyim: Ey insanlar! Benim, Mekke’yle Medine’nin oğlu. Benim, Zemzem’le Safâ’nın oğlu. Benim, abasının eteğinde Hacer’ül-Esved’i taşıyanın oğlu. Benim, herkesten daha iyi, daha güzel bir tarzda Hac törenini eda edenin oğlu. Benim, en hayırlı ve gerçek tavaf edip sa’yi ifa edenin oğlu. Benim, en hayırlı ve gerçek Haccedip «Lebbeyk» diyenin oğlu. Benim, burâka binip göğe ağanın oğlu. Benim, geceleyin Mescid’ül-Harâm’dan Mescid’ül-Aksa’ya varanın oğlu. Benim, Cebrâil’le Sidret’ül-Müntehâ’ya varan zâtın oğlu. Benim, hakkında, «Yaklaştı, yakınlaştı; iki yay kadar kaldı yahut daha da yakın» denen zâtın oğlu. Benim, gökte meleklerle namaz kılanın oğlu. Benim, Allah’ın dilediği, kendisine vahyedilenin oğlu. Benim, Muhammed Mustafa’nın oğlu. Benim, Aliyy’ül Mürteza’nın oğlu. Benim, Allah’tan başka yoktur tapacak deninceye kadar halkla savaşanın oğlu. Benim, Resûlullah’ın huzûrunda iki kılıçla savaşanın, düşmana iki mızrakla vuranın, iki kere göçenin, iki bey’atte de bey’at edenin, Bedir’de, Huneyn’de dövüşenin, göz ucuyla bakıncaya kadar bile Allah’a şirk koşmayanın, Mü’minlerin Sâlihi, Peygamberlerin vârisi olanın, dîne bid’at katanların köklerini kazıyanın, Müslümanların sevgilisi kesilenin, savaşların nûrunun, ibâdet edenlerin zînetinin, ağlayanlara baştacı olanın sabırlıların en sabırlısının, Âlemler Rabbinin Resûlü Yâsîn’in (Muhammed’in) soyundan olan, gecelerini ibâdetle geçirenlerin en üstünü bulunanın, Cebrâil’le güçlendirilen, Mikâil’le yardım görenin oğluyum. Müslümanların haremini koruyanların oğluyum; dinden çıkanları gerçekten sapıp zulmedenleri, bey’atten dönüp ahdını bozanları öldürenin oğlu. Benim, Fatımâ’tüz Zehrâ’nın oğlu; Benim, kadınların ulusunun oğlu….” Bu hutbe; hem Yezîd’in yaptığını, hem Hz. Hüseyin’in kıyâmını, hem dînin esasını, hem de imanın kudretini gerçeğin azametini göstermiş ve Yezîd’e uyanları hayrete düşürmüş, çoğunu ağlatmış, mescidde bir isyan havası estirmişti. Hz. İmam zeynulabidin (a.s) Hz. İmâm Zeynulabidin yalnız dostlarına değil, düşmanlarına da vakti gelince iyilik yapmaktan çekinmezdi. Emevi hükümdarları ve bunların Valileri, kendisine zaman zaman çok kötülükler yapmış oldukları halde, birinden bile şikâyet etmiş değildir. Medine emiri Hişâm bin İsmail, dâima İmâm Zeynulabidin’in aleyhinde bulunduğu, rastladıkça sözleriyle Hz. İmâm’ı incittiği hâlde, emirlikten azledilince herkes ona hakaret ederken, İmâm kendilerine uyanlara; “Ona bir şey söylememelerini, incitmemelerini” emir buyurmuş ve ona rastlayınca da kendisine selâm verip gönlünü almıştı. Emevi hükümdarları, casusları vasıtasıyla İmâm Zeynulabidin’i adım adım takip ettiriyorlar, yaptığı her şeyi öğreniyorlardı. Bunun sebebi korkuları idi. İmâm Zeynulabidin’in bir işaret verdiği anda bütün Hicâz ile Irak’ın ayaklanabileceğini biliyorlardı. Hâlbuki İmam, kendisini her çeşit dünya işlerinden çoktan çekmiş bulunuyordu. O kendisini olduğu gibi ilim ve ibadete vermişti. Yapılan aksi telkin ve teklifleri kabul etmiyordu. İmâm Zeynulabidin, kendilerine söven birisine; “Eğer ben” buyurmuşlardı; “Dediğin gibiysem Allah’ın beni yargılamasını dilerim; ama dediğin gibi değilsem, dilerim Allah seni bağışlasın.” İmam Cafer Sadık zamanında bir gün, İmam Zeynulabidin’den bahsedildi. O zaman İmam Cafer Sadık: “Yemin ederim ki o, hayatı boyunca asla haram bir şey yemiş değildir” dedi; “Ömrü boyunca hak yolunda, hak için çalışıp çabalamıştır. Karşısına çıkan güçlüklerden hiçbiri kendisini yıldırmamıştır.” Yine tanınmış Arap ulemasından Tavus Yemâmî şu olayı anlatmıştır: “Bir yıl hac mevsiminde Mekke’ye gitmiştim. Herkes ibadetle meşguldü. Baktım Kâbe’nin yanında Hz. Zeynulabidin namaz kılıyor. Hemen ona yaklaştım ve kendisini seyre başladım. Kendisinden tamamıyla geçmiş, bütün varlığını ibadete vermişti. Namazdan sonra da niyaza başladı. O zaman ben, Peygamber soyundan gelen bu zatın dua ve niyaz ederken neler söylediğini merak ederek kendisine iyice yaklaştım. İmam’dan kulağıma şu sözler geldi; «Yâ Rabbi! Ufak bir kulun kapına geldi. Bir zavallı kul sana sığındı. Muhtaç bir kulun kapındadır. Senden lûtuf ve inayet dileniyor.» Bu sözler bana öylesine dokundu ki; ömrüm boyunca bu sözler, hiçbir vakit hatırımdan çıkmadı. Ne zaman bir zorlukla karşılaşsam ben de aynen bu şekilde dua ve niyaza başladım. Ve hemen her seferinde Cenâb-ı Hak’ka, İmam Zeynulabidin’in dili ile yaptığım bu dua, nezdi hâl ilâhi de makbul olmuş ve beni de sıkıntıdan kurtarmıştır.” Bu sözler de; İmam Zeynulabidin’in, ne mertebelere kadar yükselmiş bulunduğunu açıkça gösterir. İmam Zeynulabidin, babaları Hz. Hüseyin’in şehâdetinin, şehâmetinin bir timsali, lûtuf ve ihsanın bir mümessili olmak, Peygamber-i Ekrem’in bir yadigârı bulunmak ve aynı zamanda bilgide de eşi bulunmamak dolayısıyla herkesin saygısına mazhar olmuşlar, çevrelerini ilim ve edep âşıklarıyla doldurmuşlardı. İmam Zeynula’in ibadette bulundukları Mescid-i Nebî, âdeta bir medrese hâlini almıştı. Hicaz’daki bilginler, kendilerine müracaatla bilgilerini ilerletiyorlar, hac mevsimlerinde uzak illerden gelenler de kendilerinden faydalanıyorlardı. İmam Zeynulabidin’in tedvin edilmiş eserlerinden biri “E’s-Sahifet’ül-Kâmile”dir. “Sahife-i Seccâdiyye” de denilen bu kitapta, elli dört dua mevcuttur. İmam Zeynulabidin’in bir de “Risâlet’ül-Hukuk”u vardır. Bu risalede; İslâmi hukuk esaslarının insanî vecheleri, bütün incelikleriyle izah edilmektedir. İmam Zeynulabidin, Hicret’in 75. yılı (Milâdi 693) Muharrem ayınının 12. günü Ümeyye oğullarından Abdülmelik oğlu Velid’in saltanatı zamanında, Hişâm bin Abdülmelik’in iğvasıyla zehirletilerek, şehâdet mertebesine ermişlerdir. Ömürlerinin müddeti, 37 yıldır. Kabri, Medine-i Tayyibe’deki Baki mezarlığında, İmâm Hasan’ın medfun bulundukları yerdedir. Kendilerinden sonra imamet, oğlu İmam Muhammed’ül Bâkır’a intikal etmiştir. En doğrusunu Allah bilir. İMAM ZEYNULABİDİN’İN (A.S) KISACA HAYATI Kimlik bilgisi Adı: Ali Künyesi: Ebu Muhammed Lakabı Zeynulabidin Baba adı: Hüseyin Anne adı: Şeher banu Doğum yeri: Medine Doğum tarihi: 15 C.evvel 38 h. Peygambere (s.a.a) olan yakınlığı: Torunu Şehadet yılı: 25 Muharrem 95.h. Şehadet yeri: Medine Şehadet sebebi : Abbasi halifelerinden Hişam ibn-i Abdulmelik'in zehirlemesi Çocukluk dönemi İmam Seccat (a.s) çocukluk dönemini Medine'de babasının yanında geçirdi ve Beniümeye'nin Ehlibeyt'e olan düşmanlığını 22 yaşına kadar her yönden görüyor ve yaşıyordu Muaviye'nin ölmesi ve Yezid'in hilafet makamına oturması ile bu sıkıntılar dahada arttı ve İmam Hüseyin ailesini alarak Mekke'ye ve oradan da Kufe'ye hareket etti ve bütün bu mesirde babasının yanında ve Onun yardımcısı idi. İmam Seccad (a.s) Kerbala'da babası, amcası, kardeşleri olmak üzere bütün yakınlarını kaybetti ve kendisi hasta olduğu için Kerbela'da savaşamadı, savaş bittikten ve İmam Hüseyin'in şehadetinden sonra İmam Seccad'ı diğer esirlerle beraber Kufe'ye, Şam'a ve Medine'ye götürdüler, tabi bu mesirde İmam Zeynulabidin'in ve Hz. Zeyneb'in Kerbela olayını halka tebliğ etmede fevkalade tesirleri olmuştur. İmamet dönemi Dördüncü İmam Medine'ye döndükten sonra evinin köşesine çekilip ibadetle meşgul oldu. Ebu Hamza-i Sümali ve Ebu Halid-i Kabuli gibi Şia'nın özel kişilerinden başka bir kimseyle görüşmezdi. Bunlar da o hazretten öğrendikleri öğretileri diğer Şiilere aktarıyorlardı. Böylelikle Şiilik çok genişledi, etkisi de beşinci imamın zamanında ortaya çıktı. Bu İmamın eserlerinden olan Sahife-i Seccadiye elli yedi dua içermektedir. Bu dualar en üstün ve dakik ilahi öğretileri içermiştir. Hatta Al-i Muhammed'in Zeburu adını almıştır. İmam Seccad (a.s) bütün imameti boyunca zalim yöneticilerle karşı karşıya kaldı; Yezid, Abdullah bin Zübeyr, Mervan Hakem, Abdülmelik bin Mervan ve Velid bin Abdulmelik gibi zalim sultanlar halifelik adı altında İslam ümmetine musallat olmuştu. Söz konusu dönemin şartlarına daha iyi vakıf olabilmek için halife lakaplı bu zalim sultanların caniliklerinden bazılarını kısaca aktarmamız faydalı olacaktır. x) Cennet gençlerinin efendisi İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbela’da şehit edilmesinden sonra Medine halkından bir grup hicretin 62. yılında Şam’a giderek Yezid’i yakından görüp onun açıkça şarap içtiğini, köpekle oynadığını ve bütün gününü günah ve zevfk-ü sefayla geçirdiğine şahit oldular. Bu grup Medine’ye dönerek gördükleri korkunç gerçeği şehrin ahalisine anlattılar. İmam Hüseyin’in (a.s) alçakça katledilmesinden bir hayli rahatsız olup Yezid’e öfke ve nefret besleyen Medine halkı büyük bir isyan başlattı. Yezid, bu kıyamı bastırmak için gaddarlığıyla meşhur olan Müslim bin Akabe komutasında büyük bir orduyu Medine’nin üzerine saldı. Sözde halife olan Yezid’in katiller sürüsü Peygamber'in yadigarı olan kutsal Medine’yi tam üç gün boyunca yağmaladılar, acımasızca toplu katliamlara giriştiler, ve on bin masum insanın canına kıydılar; Medine halkının namusuna dahi tecavüz etmekten çekinmediler. x) Hicretin 64. yılında Yezid’in ölümüyle birlikte oğlu Muaviye tahta geçip hilafetini ilan ettiyse de kısa bir süre sonra (40 gün veya bir başka rivayete göre 3 ay sonra) minbere çıkıp tahttan çekildiğini açıkladı. x)Yezid’in ölümüyle birlikte yıllardır halifeliği ele geçirmek için fırsat kollayan Abdullah bin Zübeyr Mekke’de bir isyan başlatarak Hicaz, Yemen, Irak ve Horasan ahalisinden biat aldı. Bu sırada Muaviye bin Yezid’in tahttan feragatiyle Şam’daki iktidar da el değiştirmiş ve Mervan bin Hakem çeşitli komplolarla iktidarı ele geçirerek Abdullah bin Zübeyir’le mücadeleye başlamıştı. Mervan hile ve desiseyle Şam ve Mısır’ı ele geçirdiyse de kısa sürede ölerek tahtı oğlu Abdulmelik’e bırakmak zorunda kaldı. x)Hicri 65. yılda tahta geçen Abdulmelik iktidardaki konumunu güçlendirdikten sonra Şam ve Mısır’da egemenliğini güçlendirip Hicri 73. yılda Abdullah bin Zübeyir’i Mekke’de bir kuşatmayla ele geçirip öldürttü. Abdulmelik çok acımasız, cimri ve zalimdi; bir gün Said bin Müseyyibe “ben” dedi, “öyle bir hale geldim ki iyilik yapmaktan hiç hoşlanmıyor ve kötülük işlemekten hiç rahatsızlık duymuyorum!” Said “Belli ki” dedi, “kalbin tamamen ölmüş senin.” Abdullah bin Zübeyir’i öldürttükten sonra bir hutbesinde halka “beni” dedi, “dindarlığa ve takvalı olmaya davet edecek olanın kellesini uçururum, bilmiş olun!” Abdulmelik’in İslam tarihinde işlediği en büyük caniliklerden biri Haccac bin Yusuf Sakafi’yi Basra ile Kufe’ye vali tayin etmesiydi. Katil ruhlu Haccac Emevi iktidarının en kan dökücü ve en aşağılık çehrelerinin başında gelir. Kan dökmekten hoşlanan bir sadist olan Haccac vali olur olmaz halka akılalmaz işkencelerde bulunmuş, kendisine itiraz eden herkesi acımasızca öldürmüş, hatta birçoğunun ailesine bile kıymıştır. Bu sadist ruhlu adam özellikle Hz. Ali’yi (a.s) seven ve onun Şia’sı olan müminleri takibe almış ve iktidarı boyunca yüz yirmi bin Müslüman’ı acımasızca katletmiştir. Abdulmelik İmam Seccad’ı (a.s) sıkı bir takibe almıştı; İmam'a baskıda bulunmak ve o hazreti küçük düşürmek için fırsat kolluyordu. Şehadet İmam Seccad 37 yıl imamet ettikten sonra Şia rivayetlerine göre Emevi halifesi Hişam'ın emriyle ve Velid b. Abdul Melik'in vasıtasıyla zehirlenip Hicret'in 95. yılında şehit edildi. Tebyan
 
Bugün 20 ziyaretçi (35 klik) kişi burdaydı!
 

burayada istenizi tan?tacak ufak bi yaz? ve telif hakk? ks?m? olabilir yada ba?ka bir?ey size kalm?? :D

 

Www.EndlessGenclik.Com

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol