BURAYA S?TEN?ZE A?T BANNER YADA YAZILAR YAZAB?L?RS?N?Z...

Www.EndlessGenclik.Com

 
 
» Ana Kategoriler
Allah (c.c)  
 Ehli-Beyt (a.s)  
 Kur'an-i Kerîm  
 Peygamberlerimiz
Reddiyeler  
 
» Kuran-ı Kerim Bölümü
 Kuran-ı Kerim Öğreniyorum
 Kuran-ı Kerim Dinle
 Kuran-ı Kerim ve Bilim
 Kuran-ı Kerim Tefsirleri
 Kuran Bir Mucizedir
 
» Hz. Muhammed (s.a.a) Hayatı
 Mekke Dönemi  
 Medine Dönemi  
 Güzel Ahlakı  
 
» On İki İmam (a.s)
 Hz. Ali
 Hz. Hasan
 Hz. Hüseyin
 Hz. Zeynel Abidin
 Hz. Muhammed Bakır
 Hz. Caferi Sadık
 Hz. Musa Kazım
 Hz. Ali Rıza
 Hz. Muhammed Taki
 Hz. Ali Naki
 Hz. Hasan Askeri
 Hz. Mehdi
 
» Mezhebler Bölümü
 Şia Mezhebi
 Caferi Mezhebi
 Hanifi Mezhebi
 Şafi Mezhebi
 Diğer Mezhebler
 
» İlmihal Bölümü
 Namaz
 32 Farz
 54 Farz
 Nasihatler
 Oruç
 Hac
 Zekat
 Nazar
 Cinler
 Abdest
 Teyemmüm
 Diğer
 
» Genel Kategoriler
İslam Alimleri
 Hz Muhammed (s.a.a)
Kısas ve Öyküler
Sağlık Bilgileri
Gençlik
Boykot
 
» İçerik Gönder
Haber Ekle
Dosya Ekle
Yazı Ekle
Köşe Yazısı Ekle
Resim Ekle
Video Ekle
Z Deftere Yaz
 

ehlibeyt-mektebi

160

İmam Seccad’ın (a.s) Fazilet ve Siresi
 
 
Eğer doğuyla batı arasındaki bütün insanlar ölürse (ben de yalnız kalırsam), Kur’an benimle olduktan sonra vahşet etmem.”

11/01/2010
 

İmam Seccad’ın (as) Fazilet ve Siresi İMAM SECCAD (A.S)'IN FAZİLETİ VE SİRESİ İLE İLGİLİ HADİS VE RİVAYETLER F.Altan Kur’an’la Ünsiyeti İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) buyurmuştur ki: “Eğer doğuyla batı arasındaki bütün insanlar ölürse (ben de yalnız kalırsam), Kur’an benimle olduktan sonra vahşet etmem.” İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), “Malik-i yevmiddin” ayetini okuduğunda, onu o kadar tekrarlardı ki, neredeyse ruhu bedeninden ayrılırdı.”[1] Güzel Sesle Kur’ân Okuması İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “... İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Kur’ân’ı herkesten daha güzel bir sesle okuyordu. Kur’ân okuduğunda, ev halkının duyup faydalanmaları için sesini yükseltiyordu.”[2] “Allah’ı Nimetlerini Sayamazsınız” Ayetini Okuduğunda Buyurduğu Söz Ravi diyor ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), bu ayeti okuduğunda: “Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu (bir genelleme yaparak bile) sayamazsınız.”[3] şöyle buyuruyordu: “Münezzehtir O Allah ki, nimetleri tanımaktan acizliğini itiraf etmekten başka kimseye nimetleri tanımayı mümkün kılmamıştır; nitekim O’nu idrak edemeyeceğini bilmekten ziyade, kendi künhünün idrak edilmesini kimseye müyesser etmemiştir.”[4] Sofra Duası Ebu Hamza-i Sumalî şöyle diyor: İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) yemek yediğinde şöyle diyordu: “Hamd O Allah’a ki, bize yemek verdi, bizi suya kandırdı, bize yetti, bizi teyit etti, bize sığınak verdi, bize rızk verdi, bize üstünlük bağışladı. Hamd O Allah’a ki yemek verendir, yemek verilen değil; rızk verendir, rızıklanan değil.”[5] Secdeleri İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:“Babam İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Allah’ın bir nimetini andığında şükrederdi; Allah’ın kitabından secdeli olan bir ayet okuduğunda secde ederdi; Allah Teala, bir kötülüğü (tehlikeyi) veya bir hileyi ondan uzaklaştırdığında secde ederdi; farz namazı kıldıktan sonra secde ederdi; iki kişinin arasını uzlaştırmaya muvaffak olduğunda secde ederdi; onun bütün secde azalarında secde izi vardı; işte bundan dolayı “Seccad” (çok secde eden) diye adlandırıldı.”[6] Secde İzleri İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki: “Babamın secdegahında (alnında) şişkinlik eseri vardı (çok secde ettiğinden dolayı nasır bağlamıştı). Her yıl iki defa onu kesiyordu; her defasında beş kat nasır vardı; bundan dolayı “Ze’s- Sefenat” (nasır sahibi) diye lakap almıştı.”[7] Abdest Alması Ravi diyor ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), abdest aldığında rengi sararıyordu. Ailesi; “Seni böyle sarartıp rahatsız eden nedir?” diye sorduklarında şöyle buyuruyordu: “Kimin huzurunda durmaya hazırlandığımı biliyor musunuz?”[8] Namaz İçin Misk Sürmesi Ravi diyor ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’ın, namaz kıldığı yerde bir şişe miski vardı; namaza başlamak istediğinde ondan biraz alıp kendisine sürüyordu.”[9] Namaz Kılışı İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), namaz kılmak istediğinde sert elbise giyerdi, sert bir yerde namaz kılardı ve yere secde ederdi.”[10] Gece Namazı Allame Meclisi nakletmiştir ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), abdest almakta kimsenin ona yardım etmesini sevmezdi; kendisi abdest suyunu hazırlar ve yatmadan önce o suyun üzerini örterdi. Gece namazı için kalktığında ise önce dişlerini misvaklar, sonra abdest alarak namaza başlardı. İmam (a.s) gündüz kılmadığı nafile namazlarının kazasını kılarak şöyle buyururdu: “Evlatlarım! Nafile namazlarını kaza etmek size farz değildir; ama hayır bir işe adet edenin, o işi sürdürmenizi seviyorum.” İmam (a.s) gece namazını, evinde ve seferde terk etmezdi.”[11] Gece-Gündüz Bin Rekat Namaz Kılması İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), gece-gündüz bin rekat namaz kılıyordu; nitekim Emir’ul- Muminin Hz. Ali (a.s) da böyle yapıyordu.”[12] Yine İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), gece-gündüz bin rekat namaz kılardı; rüzgar bir sümbül gibi onu hareket ettirirdi. İmam (a.s)’ın beş yüz hurma ağacı vardı; her birinin kenarında iki rekat namaz kılardı. Namaza durduğunda rengi değişirdi. Namazda duruşu, büyük bir padîşahın önünde duran zelil bir kulun duruşu gibiydi. Azaları, Allah korkusundan titriyordu; namaz kıldığında, namazla vedalaşan ve artık ondan sonra hiçbir zaman namaz kılmayacak olan bir kimse gibi namaz kılardı. Bir gün namaz kıldığında ridası (cüppesi) bir omzundan düştü, namazı bitirene kadar onu düzeltmedi. Ashabından birisi bunun sebebini sorduğunda şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun sana! Kimin karşısında durduğumu biliyor musun? Kulun namazı, kalbiyle Allah’a yöneldiği miktarca kabul olur ancak.” Derken o adam; “Biz helak olduk” dedi. İmam (a.s) buyurdular ki: “Hayır, öyle değildir. Allah-u Azze ve Celle, nafile (müstahap) namazlarıyla onu tamamlıyor...” Allah’a and olsun ki, İmam Seccad (a.s) çok namaz kıldığından dolayı her yıl yedi kez alnındaki nasırlar dökülüyordu.”[13] Eban bin Teğlib diyor ki: Ben İmam Sadık (a.s)’a; “Ben, Ali bin Hüseyin (a.s)’ı, namaz için kalktığında renginin değiştiğini gördüm” dediğimde buyurdular ki: “Allah’a and olsun ki, Ali bin Hüseyin (a.s), karşısında durduğu kimseyi (Allah’ı) hakkıyla tanıyordu.”[14] Müstehap Namazların Kazasını Kılması İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), gecenin müstehap namazlarından biri fevt olduğunda gündüz onu kaza ederdi; günün müstehap namazlarından biri fevt olduğunda, o günün yarını veya gelecek Cuma günü veyahut sonraki ay onu kaza ederdi. Eğer fevt olmuş müstehap namazlar çoğalıp toplansaydı, yılın bütün müstehap namazlarının kamil olması için onları Şaban ayında kaza ederdi.”[15] Vetr Namazında Üç Yüz Defa “El-âf” Demesi Ravi diyor ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), seher vakti vetr namazında üç yüz defa; “el-âf” (Allah’ım beni af et) derdi.”[16] Ramazan Ayı Gecelerinde Okuduğu Dua Ebu Hamza-i Sumalî şöyle diyor: “Abitlerin efendisi İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Ramazan ayında, gecenin hepsini (sehere kadar) namaz kılardı; seher olduğunda ise şu duayı okurdu: “İlahî, kendi azabınla beni edeplendirme...”[17] Ramazan Ayındaki Amelleri İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Ramazan ayı olduğunda, dua, tespih, istiğfar ve tekbirden başka bir şey söylemezdi; iftar ettiğinde ise şöyle derdi: “Allah’ım, yapmak istediğin takdirde, istediğin her şeyi yaparsın.”[18] Oruç Tutması İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Şaban ve Ramazan aylarının orucunu birleştirerek şöyle buyuruyordu: “İki ay artarda oruç tutmak, Allah’tan taraf tövbenin kabul olmasına sebep olur.”[19] Af ve Bağışı İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Ramazan ayı olduğunda, köle ve cariyesini dövmezdi. Köle veya cariyelerden biri suç işlediğinde (yanlış bir hareket yaptığında), kendi yanında; “falan köle veya filan cariye, filan gün böyle şöyle yaptı” diye yazar ve onu cezalandırmazdı; bu yazdıkları şeyleri öylece bir araya toplardı. Ramazan ayının son gecesi olduğunda, köle ve cariyelerini çağırarak onları kendi etrafında toplar ve yazıları çıkararak şöyle buyururdu: “Ey filâni, sen falan gün şöyle böyle yaptın, ama ben seni cezalandırmadım; böyle yaptığını hatırlıyor musun?” Karşı taraf da: “Evet, ey Resulullah’ın oğlu!” diyordu. Böylece son kişiye kadar onların suçlarını söylerdi, onlar da itiraf ederlerdi. Daha sonra onların arasında ayağa kalkarak şöyle buyururdu: “Yüksek sesle deyiniz ki: “Ey Ali bin Hüseyin, şüphesiz Rabbin yaptıkların bütün amelleri, bizim amellerimizi (çirkin hareketlerimizi) sayıp yazdığın gibi sayıp yazmıştır; Allah’ın yanında, küçük ve büyük hiçbir şey bırakmayan, her şeyi sayıp yazan ve hakla aleyhine konuşan bir kitap vardır; yaptığın her şeyi Rabbinin katında hazır bulacaksın; nitekim biz de yaptığımız her şeyi senin yanında hazır bulduk. O halde bizi affet, günahımızdan geç; nitekim, kendin Rabbinden affedilmeyi ümit ediyorsun; Rabbinin seni affetmesini sevdiğin gibi, o halde kendin Allah’ı affeden olarak bulman için bizi affet ve günahlarımızdan geç...”[20] İftar Etmesi ve İftar Vermesi İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) oruç tuttuğu gün, bir koyunun alınıp kesilmesini, doğranmasını ve pişirilmesini emrediyordu. Akşam olduğunda, oruç olduğu halde yemeğin kokusunu almak için eğilip kazanlara bakar ve şöyle buyururdu: “Kapları getirin, falan ve filan aile için yemek doldurun.” Son kazana kadar böyle yapardı. Daha sonra kendisi için hurmayla ekmek getirirlerdi ve bu O’nun akşam yemeği olurdu.”[21] Yolculuğu İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), ancak kendisini tanımayan toplulukla yolculuk yapardı ve kafilenin ihtiyaç duydukları şeylerde onların hizmetçileri olmasını da şart koşardı.”[22] Tevazusu Kendisine; “Neden yolculuk yaptığında tanınmaman için kendini topluluktan saklıyorsun?” dediklerinde şöyle buyuruyordu: “Mislini bağışlamadığım (yapmadığım) bir şeyi, Resulullah’a nispetle (bağlılıkla) almak istemiyorum.”[23] Sadakaları Ebu Abdullah Damğanî şöyle diyor: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), şeker ve badem sadaka veriyordu. Bu işin sebebini sorduklarında ise şu ayeti okuyorlardı: “Sevdiğiniz şeyden infak edinceye dek asla iyiliğe erişemezsiniz.”[24] Sadakayı Öpmesi İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), sadakayı dilenciye vermeden önce onu öpüyordu. “Böyle yapmanızın hikmeti nedir?” diye sorduklarında ise şöyle buyuruyordu: “Ben dilencinin elini değil Rabbimin elini öpüyorum; zira sadaka dilencinin eline bırakılmadan Rabbimin eline bırakılıyor...”[25] İhlası Ravi diyor ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) karanlık bir gecede içerisinde dinar ve dirhem olan torbasını alıp evden dışarı çıkarak fakirlerin kapılarına gidiyordu; kapıları çalarak (tanınmayacak bir şekilde) o paradan onlara veriyordu. İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) vefat ettiğinde, artık karanlık gecelerde kapı çalıp da para vereni kaybettiklerinde, o işi yapanın İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) olduğunu anladılar.”[26] Yoksullara Yardımda Bulunması İmam Bakır (a.s) buyuruyor ki: “İmam Seccad (a.s) gecenin zil karanlığında evden çıkıyordu, içerisinde dirhem ve dinar demetleri olan dağarcığı sırtına atarak onları (fakirlere) götürüyordu. Bazen de sırtına ekmek veya odun alarak yoksulların kapılarına gidip o kapıları çalıyordu, evden çıkana o getirdiği şeylerden veriyordu. Fakire bir şey verdiğinde ise tanınmaması için yüzünü kapatıyordu. Fakir ve yoksullar, İmam (a.s) vefat ettiğinde, o bağışları bir daha göremeyince, kendilerine bağışta bulunan şahısın İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) olduğunu anlamış oldular. İmam (a.s)’a gusül vermek için onu gasil haneye bıraktıklarında onun sırtında, devenin dizindeki izi andıran bir iz gördüler. Bu iz, sırtında yoksulların evlerine taşıdığı dağarcıkların bıraktıkları izdi... And olsun ki, (babam İmam Seccad –a.s-) Medine halkının fakirlerinden yüz fakir ailenin geçimini sağlıyordu. Sofrasının başına, çaresiz yetim, â’ma, kötürüm ve yoksulların hazır olmasını severdi. Kendi eliyle onlara yemek yedirirdi. Onlardan âile sahibi olanların âilelerine yemek götürüyordu.”[27] Ahmed bin Hanbel, Muammer’den, o da Şeybe bin Nuame’den şöyle rivayet ediyor: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Medine’de yüz ailenin geçimini sağlıyordu.”[28] Fakirlere Karşı Davranışı Bir fakir İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın yanına geldiğinde İmam (a.s) şöyle buyuruyordu: “Azığımı ahirete taşıyan kimseye merhaba.”[29] Âileye Hizmeti İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) buyurmuştur ki: “Pazara gidip de yanımdaki parayla, âilem için arzuladıkları bir (kilo) eti almam, benim için bir köle azat etmekten daha sevimlidir.”[30] Doğan Bebeğe Karşı Tavrı Ravi diyor ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), yeni doğan bir çocukla müjdelendiğinde, onun oğlan veya kız olduğunu sormaksızın; “Azası düzgün ve salim midir?” diye sorardı. Düzgün ve salim olduğunda şöyle buyuruyordu: “Hamd Allah’a ki, benden çirkin ve nakıs bir mahluk yaratmadı.”[31] İşleri Teenni İle Yapması İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) şöyle buyuruyordu: “Ben iş az olsa dahi, ona devam etmeyi (tatil etmeksizin onu teenni ile yapmayı) severim.”[32] Talebeye Karşı Tavrı Ravi diyor ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’ın yanına bir talebe geldiğinde şöyle buyururdu: “Resulullah (s.a.a)’in vasisine merhaba.” Daha sonra buyuruyordu ki: “İlim talep eden bir kimse, evinden çıktığında ayağını yerin üzerindeki yaş veya kuru olan herhangi bir şeyin üzerine bastığında, yer yedi katıyla birlikte onu takdis eder (ona Allah’tan sevap ve mükafat talep eder).”[33] Kamil İman İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki: “Babam İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) buyuruyordu ki: “Kim dört haslete sahip olursa, imanı kamil olur, günahları temizlenir ve Rabbini kendisinden razı olduğu halde mülakat eder: 1- Kim Allah rızası için halkın hakkını eda ederse. 2- Kim halka karşı doğru konuşursa. 3- Kim çirkin bir iş yapmaktan, Allah ve insanlardan utanırsa. 4- Kimin ailesine karşı ahlakı güzel olursa.”[34] Edebi İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki: “Babam İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) buyurdular ki: “Ben çok şiddetli bir şekilde hastalandım. Babam bana; “Gönlün ne istiyor?” diye sordu. Ben de cevaben; “Gönlüm, Rabbimin bana tedbir ettiği şey hususunda, bir öneride bulunmayan kimselerden olmamı istiyor” dedim. Babam buyurdular ki: “Aferin! İbrahim Halil’e benzedin. Zira Cebrail (onu ateşe attıklarında) ona; “Bir hacetin var mı?” sorduklarında o cevaben; ‘Ben Rabbime bir şey önermem, Allah bana yeter, O en iyi vekildir.’ dedi.”[35] Edepsize Karşı Tavrı Abdullah bin Miskan diyor ki: İmam Bakır (a.s)’dan şöyle buyurduğunu duydum: “Babam (İmam Zeyn’ul- Abidin -a.s- )’ın gözü, oğluyla birlikte olan bir adama ilişti; o adamın oğlu, babasının koluna dayanmıştı. Babam dünyadan ayrılana dek, o çocuğa kızdığından (onun edepsizliğinden) dolayı onunla konuşmadı.”[36] Annesine Karşı Tavrı İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’a; “Siz, insanların en iyilerisiniz; ama annenizle, o istediği halde bir kapta yemek yemiyorsunuz.” dediklerine buyurdular ki: “Elimin, daha önce annemin gözü iliştiği bir şeye taraf uzatılmasını ve bundan dolayı da ona karşı âkk (asi) olmamı sevmiyorum.” İmam (a.s) bundan sonra, bir tabakla çanağın üzerini örterek elini tabağın altına sokup ondan yemek alarak öylece yiyordu.”[37] Bulunan Mal Hakkındaki Tavsiyesi İmam Sadık (a.s), bulunan mallar hakkında konuştuğunda buyurdular ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) âilesine; “Bulunan mala dokunmayın” diye emrediyordu.”[38] Yürümesi İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), başının üzerinde bir kuş varmışçasına yürüyordu[39] ve sağı solunu geçmiyordu.”[40] Taahhüt ve Sorumluluk Hissi Ravi diyor ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), yolun ortasında bir taş veya kesek gördüğünde, bineğinden inerek mübarek eliyle onu yoldan kaldırıp bir kenara atardı.”[41] Çok Ağlayanlardan Olması İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “Çok ağlayanlar beş kişidir: Adem, Yakub, Yusuf, Resulullah’ın kızı Fatıma ve İmam Zeyn’ul- Abidin (aleyhim’us-selam). İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) yirmi (başka bir rivayete göre kırk) sene ağladı; her zaman önüne yemek bırakıldığında, (Aşura olayını ve Ehl-i Beyt’e yapılan zulümleri hatırladığından dolayı) ağlardı...”[42] Babasına Ağlaması İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul– Abidin (a.s), gündüzleri oruç tuttuğu, geceleri ise ibadetle geçirdiği halde kırk yıl boyunca babasına ağladı. İftar zamanı olduğunda, kölesi yemek ve su getirip önüne bırakarak; “Ey mevlam! Yemeğini ye.” dediğinde, İmam (a.s) şöyle buyuruyordu: “Resulullah’ın oğlu (Hüseyin -a.s-), aç olduğu halde öldürüldü; Resulullah’ın oğlu susuz olarak öldürüldü.” Bu sözleri o kadar tekrarlayıp ağlardı ki, yemeği gözünün yaşıyla ıslanır ve içeceği su gözünün yaşıyla karışırdı. Allah’ın rahmetine kavuşana dek durumu sürekli böyleydi.”[43] İmam Bakır (a.s) da buyurmuştur ki: “And olsun ki (babam İmam Seccad -a.s-) yirmi yıl boyunca babası İmam Hüseyin (a.s)’a ağladı. Önüne yemek bırakıldığında mutlaka ağlıyordu. Öyle ki hizmetçilerinden biri İmam (a.s)’a; “Ey Resulullah’ın oğlu! Hüznünüzün sona ermesinin zamanı ulaşmadı mı?” dediğinde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Yazıklar olsun sana! Yakub (a.s)’ın on iki oğlu vardı, Allah Teala onlardan birini gaybete çektiğinde çok ağladığından dolayı gözleri görmez oldu, hüznünden dolayı saçı ağardı, gam ve kederden dolayı beli büküldü, oysa oğlu dünyada sağ ve salimdi. Ama ben, babamın kardeşimin, amcamın ve âilemizden on yedi kişinin kenarımda katledildiklerini kendi gözlerimle gördüm, o halde nasıl hüznüm sona erebilir?!”[44] Hayvanlara Karşı Merhameti İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki: “İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) vefat ettiğinde, mer’ada (otlaklıkta) olan devesi gelerek baş ve boynunu İmam (a.s)’ın kabrine vurarak toprağında ağnadı. Babam (a.s) o deveyle hacca gidiyordu, ona bir kırbaç dahi vurmamıştı.”[45] Kafi kitabında da İmam Bakır (a.s)’dan şöyle buyurduğu nakledilmiştir ki: “Ali bin Hüseyin (a.s)’ın kendisiyle hacca gittiği bir devesi vardı, o deveyle yirmi iki kez hacca gitmesine rağmen ona bir kırbaç bile vurmadı.”[46] [1] - Bihar, c. 46, s. 107; Belağat-u Ali bin Hüseyin -a.s- s. 221. [2] - Vesail’uş-Şia, c. 4, s. 858. [3] - Nahl/18. [4] - Revzat’ul-Kafî, c. 8, s. 394; Belağat-u İmam Ali bin Hüseyin (a.s), s. 57. [5] - Men la yahzuruh’ul-Fakih, c. 233, H. 4266. [6] - Bihar, c. 46, s. 6, Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 167. [7] - Bihar, c. 46, s. 6. [8] - Bihar, c. 46, s. 74. [9] - Bihar, c. 46, s. 58. [10] - Bihar, c. 46, s. 108. [11] - Bihar, c. 46, s. 98. [12] - Bihar, c. 46, s. 61. [13] - Hisal, c. 2, s. 517. [14] - İlel’uş-Şerayi, s. 231; Bihar, c. 46, s. 79. [15] - Vesail’uş-Şia, c. 3, s. 201. [16]- Vesail’uş-Şia, c. 4, s. 910. [17]- Bu dua Ebu Hamza-i Sumalî duasıyla meşhurdur; tercümesi Ehl-i Beyt Mesajı dergisinin 17 ve 18. Sayılarında yayınlanmıştır; okumak isteyenler oraya müracaat edebilirler. Vesail’uş-Şia, c. 5, S.174. [18]- Kâfi, c. 4, s. 88, H. 8. [19]- Kâfi, c. 4, s. 92, H. 3. [20]- Bihar, c. 46, s. 103. [21]- Bihar, c. 46, s. 71; Men Lâ Yahzuruh’ul-Fakih, c. 2, s. 9, h.1955. [22]- Bihar, c. 46, s. 69. [23]- Bihar, c. 46, s. 93, h.82. [24]- (Âl- i İmran/92) Bihar, c. 46, s. 89. [25]- Bihar, c. 46, s. 74. [26]- Bihar, c. 46, s. 66. [27] - Hisal, c. 2, s. 517 ve 518. [28]- Bihar, c. 46, s. 88. [29]- Bihar, c. 46, s. 98. [30] - Vesail’uş-Şia, c. 15, s. 251, h.6. [31] - Vesail’uş-Şia, c. 15, s. 143, h.1. [32] - Vesail’uş-Şia, c. 1, s. 70. [33] - Bihar, c. 1, s. 168, H. 16. [34] - Emalî-yi Mufid, s. 299. [35] - Bihar, c. 46, s. 67. [36] - Mişkat’ul-Envar, s. 165. [37] - Bihar, c. 46, s. 93; Belağat-u Zeyn’ul-Abidin (a.s) s. 214. [38] - Vesail’uş-Şia, c. 17, s. 348, H. 1. [39] - Bu söz, çok sessiz yol yürümesinden kinayedir; ses ve hareket olduğunda kuş hemen uçar gider. [40] - Yani yürüyünce, vakar, edep ve tevazu ile yürüyordu. (Bihar, c. 46, s. 93.) [41] - Bihar, c. 46, s. 93. [42] - Bihar, c. 82, s. 86, H. 33. [43] - Vesail’uş-Şia, c. 2, s. 923. [44] - Hisal, c. 2, s. 518 ve 519. [45] - Bihar, c. 27, s. 168, H. 16. [46] - Kafi, c. 1, s. 476. Ehlibeytnuru.com
 
Bugün 160 ziyaretçi (175 klik) kişi burdaydı!
 

burayada istenizi tan?tacak ufak bi yaz? ve telif hakk? ks?m? olabilir yada ba?ka bir?ey size kalm?? :D

 

Www.EndlessGenclik.Com

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol